Son dönemlerde gençler arasında yaygınlaşmaya başlayan depresyona karşı evlilik koruyucu bir rol oynuyor.
Psikolog Semra Kartal psikiyatrinin soğuk algınlığı olarak bilinen depresyon hastalığını mercek altına aldı.
İçinizden hiç bir şey yapmak gelmiyor
Sanki beyninizdeki saat durmuş, akıp giden zamanın kaybolmuş ise, geceleri yatağa girdikten sonra saatlerce dönüp duruyor, arada uykuya dalsanız bile genellikle gün ışımadan uyanıyor, bir daha da gözüne uyku girmiyor ise dikkatinizi konuşulan konuya veremiyor ve içinizde hiç geçmeyen bir mahzunluk, bir terk edilmişlik duygusu varsa, geçmiş için pişmanlık, gelecek için umut besleyemiyorsanız, ölüm sanki bir kurtuluş gibi görünüyor ise, depresyon kapınızı çalmakta.
Depresyon en sık rastlanan ruhsal sorun
Kiminde karamsarlık ve umutsuzluk, kiminde ise hayata karşı ilgisizlik ve yaşamdan zevk alamama ile ön plana geçebilir. Bazıları uykusuzluk ve iştahsızlıktan yakınırken, bazen tam tersine aşırı bir uyku ve aşırı yemek yeme davranışı şeklinde görülebiliyor. Her on erkekten birisi ve her beş kadından birisi yaşamı boyunca bir kez depresyon geçiriyor. Bu yüksek oranlar nedeniyle, depresyon psikiyatrinin soğuk algınlığı olarak biliniyor.
En düşük riskli grup evli erkekler
Depresyon her yaşta görülebiliyor. Kadınlarda en sık otuz beş, kırk beş yaşları arasında, erkeklerde ise kırk beş, altmış beş yaşları arasında ortaya çıkıyor. Depresyon riskinin en düşük olduğu grup evli erkekler. İkinci sırada evli kadınlar geliyor. Bir başka deyişle, evlilik depresyona karşı koruyucu bir rol oynuyor. En riskli grup ise ayrılmış ya da boşanmış kadınlar.
“Dünya melankoli çağında”
Son yirmi beş yılda toplumda depresyon görülme sıklığının on ile yirmi kat arasında arttığı bildiriliyor. Depresyon özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. Bu nedenle, bazı araştırmacılar, dünyanın melankoli çağına girmekte olduğunu ileri sürüyorlar.
Depresyonun başlıca nedenleri arasında, bir yakını kaybetme, ağır bir hastalık geçirme, terk edilme, boşanma, evlilikle ilgili sorunlar, ayrılık, işsizlik gibi birçok neden saptanabilir. Bakıldığında birçok kişi bu tür sorunlarla karşılaşırken, yalnızca bazıları depresyon geçiriyor? Görünen şu ki bazı kişilerde depresyona yatkınlık çok daha fazla olabiliyor. Yapılan araştırmalar, depresyon geçiren kişilerin akrabalarında da depresyonun sık görüldüğünü gösteriyor.
Duygusal insanlar depresyona daha yatkın
Depresyona yatkın kişilerde bazı kişilik özellikleri dikkat çekiyor. Kimseyi incitemeyip, herkesi hoşnut etmeye çalışan, aşırı duyarlı, sorumluluk duygusu çok fazla ve titiz kişiler, ulaştıkları başarıları yetersiz görenler, onurlarına fazla düşkün kişiler ve öfkelerini belli etmeyerek sıkıntılarını içlerine atanlar depresyona daha kolay yakalanıyor.
Ağır hastalıklar depresyon sebebi
Ayrıca, depresyon ilaçlara ya da bedensel hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Tansiyon ilaçları, tüberküloz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ve steroidler söz konusu ilaçlar arasında sayılabilir. Beyin kanamaları ve beyindeki damar tıkanıklıklarından sonra da sıklıkla depresyon ortaya çıkıyor. Depresyona yol açabilen diğer hastalıklar kanser, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, ağır kansızlık ve tiroid bezi hastalıkları. Böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize giren hastalarda da depresyon sıklıkla görülüyor.
Yapılan araştırmalar kadınlar depresyon konusunda genellikle duygularını kolay açığa vurduklarını ve yaşadıkları sıkıntıyı dile getirip yardım talebinde daha kolay bulunduklarını gösteriyor.
Psikoterapi iyileştiriyor
Psikoterapi, depresyon hastalığında tercih edilen bir yöntem. Hastalığın şiddetli döneminde ilaç tedavisi mutlaka gerekli hale geliyor. Ancak, ilaçlarla belirli bir yatışma sağlandıktan sonra tedaviye terapi ile birlikte devam etmek kişinin kendisini ve depresyona zemin hazırlayan kişilik özelliklerini daha iyi tanıması yönünden önem taşıyor.